31 Ocak 2016 Pazar

+1 down sonucu

kromozom analizi uzun süren bir testmiş. 2 hafta ile 3 hafta arasında çıkar sonuç dediler. günler geçiyor,İnci yavaştan büyüyor,sonuç zamanı yaklaşıyordu. bi akşam duştan çıkmıştım ki ,eşime " arasana bi hastaneyi, belki gelmiştir sonuç" dedim. o bana "sen ara" diyor, ben de ona "hayır sen ara" diyorum. inanın,elimiz telefona bile gitmiyor. insan ne çok korkuyor olumsuz bir şey duyma ihtimalinden. en sonunda ihale evin babasına kaldı, aldı eline telefonu ve aradı. telefona cevap veren görevli bayan, dışarıya gönderdikleri bir analiz olduğu için , o laboratuarın sitesinden girip bakacağını, bize geri döneceğini söyleyip kapadı. o hiç bitmeyen 5 dk lık bekleyiş başladı. ve telefon geri çalmaya başladı. telefonun ucundaki kız sonucun çıktığını söyleyince, uğur" sonuç ne peki? "diye sordu, fakat kız " burdan ben yorumlayamam" dedi. işte bu aslında bana cevabı çoktan verdi. eğer sonuç olumlu olsaydı ki şüphe down sendromu, mutlaka çıkmamış diye söylerdi. bizi sevindirmek isterdi diye düşünüyorum. 
Uğur'a dedim ki " kalk gidiyoruz sonucu almaya" .kalk dedim ama benim ayaklarım kalkmıyor, bacaklarım sanki benden koptu gitti. zar zor giyindim. dünyanın en uzun ikinci yolu da ( birincisi yoğun bakımdı) hastane yolu oldu bizim için. laboratuara indik, kızdan sonucumuzu aldık, elime aldım ve işte o cümle " down sendromu ile uyumludur" ! 
"çökmek" kelimesinin anlamını meğer bilmiyormuşuz. ÇÖKTÜK! oturduk, kalkamıyorum ağlamaktan. içime tonlarca demir attılar sanki, içimdeki ağırlığın tanımı yok. yüreğim sıkıştı, nefesim uçtu gitti, dünyam yok oldu.. herkes yadırgıyor böyle diyince ama sıkılmadan anlatıyorum herkese, isyanım o çocuğun down olmasına değil, ben hayatta olmazsam o ne yapar?
elimize kağıdı alıp geldik, annemle inci evde bizi bekliyordu. annem suratımdan anladı kapıyı açar açmaz. o ağladı, ben ağladım, Uğur ağladı... ve Uğur bidaha hiçbir zaman ağlamadı! meğer ne dayanıklı, ne dirayetli bir kocam varmış.. o günden sonra Uğur hep " down olsa ne olacak Süreyya, baksana çok tatlı, baksana çok güzel kokuyor" diyip durdu.. benim bu duruma alışmamın en büyük nedeni bu harika kocamdır! onun sayesinde bu duruma adapte olup, ne yapabileceğimize bakmak daha hızlı oldu. 
kolay mı? hiç kolay değil dostum. hayatında 9 ay boyunca kurduğun hiçbir hayal gerçek olmayacak belki, belki çok daha kötü senaryolar olacak, okula bile giderken arkadaşları ona nasıl davranır diye aklın onda kalacak, büyüyecek ama evlenemeyecek, zeka seviyesi nasıl çıkacak, ben ona bakıcam ama o kendine nasıl bakacak?  bu soruların sonu yok. hala düşünmüyor muyum, hergün her dk aklımda ama kendimi oraya kilitlersem İnci ile ilerleyemiyorum. ilk 1 ay felaketti, zaten bebeğe alışma evresi var, sezeryan dikişlerimin sancısı var, her gece saat başı kalkıyor acıkıyor.. artık her uyandığımda öyle nevrim dönüyordu ki, " en son mama mı vermiştim,altını mı değiştirmiştim napmıştım?" diye düşünür oldum:) 
elimizde sonuç, durumu tespit eden çocuk doktoruna gittik. benim ağlamaktan artık nasıl gözüm gözüm şiştiyse, adam " çok mu ağladın bu ne hal?" dedi. bize o gün bu sürecin nasıl geçeceğini anlattı ama inanın bir cümlesi bile aklımda kalmadı, Uğur dinliyor dikkatle,ama benim kulaklarım duymuyor sanki. boş boş bakıyorum. eve gelince soruyorum Uğur'a ne anlattı? diye. bildiğim tek şey, İnci'nin organ hasarı olmadığını, down sendromlular arasında en şanslı grupta yer aldığımızı söyledi doktor. o an anladım ki, artık mutluluk anlayışımız çoktan değişmiş! çocuk down sendromlu ama organları sağlam... garip di mi.. benim ağlama seanslarım yaklaşık 1,5 ay sürdüğü için eşim beni hep teselli etmekle uğraştı.en sonunda dedi ki, "dua ederken hep sağlıklı olsun diye dua etmedik mi? " e evet, hep öyle demiştim. " sağlıklı işte Süreyya, neden ağlıyorsun?" 
 beklediğim cümle buymuş meğer, o günden sonra toparlandım ve o zaman neler yapabiliriz, ne örnekler var,bizimki nasıl olur kısmını araştırmaya başladım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder